Türk ve Anzak askerlerinin centilmenliğine sahne olan ve 18 Mart’ta bir zafere dönüşen Çanakkale Savaşı, diğer taraftan dünya tarihinde bir neslin tükendiği, dünyanın en kanlı savaşı olarak anılır. Sadece bizim için değil tüm dünya için büyük öneme sahip böyle çetin bir savaşta vatanları ve gelecek nesiller uğruna dünyaya veda eden askerlerin anısına Turkcell, 102 yıl öncesi ile bugün arasında dijital zaman köprüsü kuran bir proje imza attı: Çanakkale’ye Mektuplar.
Çanakkale’ye Mektuplar projesi ile geçmişle günümüz arasında bir bağ kurmayı ve bir asırdan fazladır kesintiye uğrayan iletişimi devam ettirmeyi amaçlayan Turkcell, Turkcell Barış Ormanı’na gelen yanıtlar kadar ağaç dikilmesini de sağlıyor. Geçmişle iletişim kurmayı sağlayan www.canakkaleyemektuplar.com platformu sayesinde, sevdiklerine cephelerinden mektup gönderen ve cevap alamayan askerlere, dileyen herkes mektup yazabiliyor.
www.canakkaleyemektuplar.com adresine girildiğinde görülen Gelibolu haritasında pek çok askerin ismi bulunuyor ve isimlerin üzerine tıklandığında memleketi, doğum tarihi gibi bilgilere ulaşılabiliyor. Menü içerisinden askerlerin mektupları okunabiliyor, istenilen kişiye mektup yazılabiliyor. Proje kapsamında cevaplanan her bir mektup için Çanakkale’de bir fidan dikiliyor. Çanakkale’de barışa uzanan Turkcell Barış Ormanı’na şimdiye dek dikilen ağaç sayısı ise 10 bin.
PLATFORM ÜZERİNDEN ALINAN ÖRNEK MEKTUPLAR
“Bu mektubu sana bir asır sonradan yaşanmış gelecekten yazıyorum. Doğum tarihin yazmıyor, sadece ölüm tarihin var. Belki de hala aynı yaştayız. Ne söyleyebilirim ki sana? Nasıl teşekkür edebilirim? Söylemek istediğim çok şey var ama kelimeler bunları ifade etmekte yetersiz kalıyor. Okuman var mıydı bilmiyorum, yine de yazıyorum sana Kahraman Hacı Yusuf. Unutulmadığını bil diye, akıttığın kanının boşa gitmediğini, vatanın için verdiğin kıymetli canının bugün benim yaşamama sebep olduğunu bil diye. Teşekkür ederim. Hayatımı kurtardın.”
Damla
“Şu an aldığımız nefesi, annemin ve babamın hayatını, sana yazarken kullandığımı harfleri bile sana borçluyum. Sana öyle minnettarım ki… Biliyorum benden bu mektup sana bir asır geç geldi, ama senin bana bıraktığın, kanınla, canınla bana emanet ettiğin koruyup kolladığın bu vatan toprağını elimden geldiğince senin gibi koruyup kollayacağıma tüm kalbimle söz veriyorum.”
Neşe
“İkimiz de aynı yerde doğmuşuz, ikimizin de Conkbayırı’nda ayak izi var. Ama ikimizin de çok farklı hayatları var. Biliyor musun? Benim babamın adı da Mehmet. Ne çok ortak yönümüz var, değil mi? Sana bizim oraları anlatmak istiyorum, belki özlemişsindir. Artık Andırın’da posta var ama kimse mektup yazmıyor. Bir telefon keşfettiler, dünyanın öbür ucundaki adamla konuşabiliyorsun anında. Bir de internet var ki sorma. Keşiş’in suyu gibi hızla akıp geçiyor zaman. Her gün yeni bir şey keşfediyorlar. Ama kara şalvar, naylon ayakkabı hala değişmedi. Sizin zamanınızda da “dırın dırın Andırın, iki bakkal bir fırın” derler miydi? Bir de tirşik yapar mıydınız? Evinizin arkasında nergisler çıkar mıydı? Ya da çarşı ekmeği yedin mi hiç? Fark ettim de çok şey değişmiş. Çok uzattım lafı kusura bakma. Sana teşekkür etmek istiyorum. Bu vatan uğruna akıttığın kan için. Hakkını helal et. Ruhun şad, mekanın cennet olsun hemşerim.”
Sümeyra C.
Kaynak:Türkiye Gazetesi